Ticari Alacakların Hızlı ve Etkili Tahsilatı
- Anasayfa
- Blog Detayları
Ticari hayatın devamlılığı, alacakların tahsil kabiliyetiyle doğrudan bağlantılıdır. Mal ve hizmet tedarikinden doğan ticari alacakların gecikmeksizin tahsili, hem ekonomik süreklilik hem de hukukî güvenlik bakımından kritik bir konudur. Bu bağlamda, Türk hukuk sisteminde alacakların tahsilinde izlenebilecek yollar; borç ilişkilerinin kurulması, teminatlandırılması, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının değerlendirilmesi, icra takibi süreçlerinin işletilmesi ve cebri icra yollarının etkin kullanılması gibi çok boyutlu bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
Bu çalışmada, ticari alacakların tahsilinde başvurulabilecek başlıca hukukî enstrümanlar; ilgili mevzuat, doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde incelenecek; ticari hayatta karşılaşılan tipik sorunlara pratik çözümler sunulacaktır. Bu çalışma kısa bilgilendirme amaçlıdır, detaylı bilgi için Mersin ilinde bulunan hukuk büromuz ile iletişime geçebilirsiniz.
Türk Borçlar Kanunu uyarınca her borç ilişkisi bir hukuki işlem veya kanundan doğar. Ticari alacaklar çoğunlukla satım (TBK m.207 vd.), hizmet (TBK m.393 vd.), eser (TBK m.470 vd.) veya vekâlet (TBK m.502 vd.) sözleşmelerinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında kurulan borç ilişkisi, Türk Ticaret Kanunu (TTK) m.3 gereği ticari nitelik taşıyorsa, uyuşmazlık da ticari dava vasfı kazanır.
Ticari alacağın varlığı, miktarı ve vadesi gibi hususlar, TTK m.64 ve devamı hükümleri çerçevesinde düzenlenen ticari defterler ile tevsik olunabilir. Buna ek olarak, HMK m.199 kapsamında elektronik veriler, e-posta yazışmaları, fatura, irsaliye, cari hesap mutabakatları, dekont ve tahsilat makbuzları da delil niteliği taşır. HMK m.193’e göre, taraflar arasında delil sözleşmesi ile sadece belirli belgelerle ispat zorunluluğu getirilmesi mümkündür.
Ticari ilişkilerde alacaklı tarafın hukuki pozisyonunu güçlendirmek amacıyla çeşitli şahsi ve ayni teminatlara başvurulabilir:
TTK m.5/A ve HMK m.17-18 hükümleri çerçevesinde, taraflarca sözleşmede yetkili mahkemenin veya tahkim merciinin belirlenmesi mümkündür. Bu tür kayıtlar, uyuşmazlık anında başvuru merciinin hızlı belirlenmesini sağlar.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve 6100 sayılı HMK m.18/A gereğince, ticari alacaklara ilişkin davalar bakımından arabuluculuğa başvuru dava şartı haline getirilmiştir.
Tarafların arabuluculuk sonucunda imzaladığı ve sulh hukuk mahkemesinden icra edilebilirlik şerhi aldığı anlaşma belgesi kanun gereği ilam niteliğindedir.
Yargıtay Kararlarında da “İcra edilebilirlik şerhi taşıyan arabuluculuk anlaşmaları doğrudan ilamlı icra takibine konu edilebilir.” Şeklinde hüküm kurulmaktadır.
Kambiyo senetleri, icra dairesinden icra emri gönderilerek doğrudan tahsilata imkân tanır. Borçlu, yalnızca imzaya ve senede özgü sebeplere dayanarak itiraz edebilir.
Ticari alacaklarda henüz icra takibi başlamadan önce dahi, teminatsız alacaklar için ihtiyati haciz talep edilebilir. Bu kurum, borçlunun mal kaçırmasını önlemek adına etkilidir.
Mahkeme kararı veya icra edilebilirlik şerhi taşıyan arabuluculuk anlaşmasıyla doğrudan ilamlı takip yapılabilir.
İİK m.288 uyarınca, konkordato talep eden borçlu hakkında verilen geçici ve kesin mühlet sürelerinde takip yasağı doğar. Alacaklılar alacaklarını yalnızca konkordato projesi çerçevesinde tahsil edebilir.
Etkin tahsilat için borçlunun malvarlığı unsurlarına ilişkin sorgulamalar yapılmalıdır:
Ticari alacakların tahsilinde başarının anahtarı, hukukî enstrümanların yerinde ve zamanında kullanılmasıdır. Borç ilişkisi kurulurken teminatlandırma ve sözleşme koşullarının dikkatle düzenlenmesi, arabuluculuk gibi alternatif çözüm yollarının etkin şekilde kullanılması ve icra hukukunun sağladığı yetkilerin hızlı biçimde uygulanması, alacaklıyı koruyan en önemli stratejilerdir.
Yargıtay kararları ve doktrin görüşleri ile desteklenen bu çok katmanlı yaklaşım, ticari ilişkilerde hukukun hem önleyici hem de koruyucu işlevini güçlendirir. Dolayısıyla, tahsilat süreci yalnızca teknik bir takip değil; stratejik, planlı ve hukukî zeminde yapılandırılmış profesyonel bir yönetim sürecidir.